-
1 itâat
arapça اطاعت uyma, boyun eğme. itâat etmek uymak, boyun eğmek. -
2 folgen
itaat etmek -
3 повиноваться
повинова́ться прика́зу — emre itaat etmek
-
4 obey
itaat etmek, uymak, riayet etmek; denileni yapmak, söz dinlemek -
5 слухатися
itaat etmek, diñlemek -
6 gehorchen
itaat etmekuymak -
7 parieren
itaat etmekçelmekönüne geçmek -
8 râm
farsça رام itaat eden, boyun eğen. râm etmek boyun eğdirmek, itaat ettirmek. râm olmak boyun eğmek, itaat etmek. -
9 obey
v. itaat etmek, uymak, dinlemek, riayet etmek, sadakât göstermek, söz dinlemek* * *uy* * *[ə'bei, ]( American[) ou-](to do what one is told to do: I obeyed the order.) itaat etmek- obedient
- obediently -
10 подчиняться
1) ( покориться) boyun / baş eğmek2) itaat etmek; emrinde buyruğunda olmak тк. несов.подчини́ться прика́зу — emre itaat etmek
нам пришло́сь подчини́ться э́тому реше́нию — bu karara boyun eğmek zorunda kaldık
-
11 serfürû
farsça سرفرو başı önde, başı eğik, itaat eden. serfürû etmek 1.itaat etmek. 2.başını eğmek. 3.düşünceye dalmak. -
12 mind
n. akıl, us, zihin, bellek, hafıza, şuur, fikir, düşünce, istek————————v. aldırmak, aldırış etmek, önemsemek, dikkat etmek, dikkatli olmak, endişelenmek, kulak vermek, itaat etmek, kafaya takmak, karşı çıkmak* * *1. önem ver (v.) 2. zihin (n.)* * *1.(the power by which one thinks etc; the intelligence or understanding: The child already has the mind of an adult.) beyin, akıl2. verb1) (to look after or supervise (eg a child): mind the baby.) bakmak2) (to be upset by; to object to: You must try not to mind when he criticizes your work.) aldırmak3) (to be careful of: Mind (= be careful not to trip over) the step!) dikkat etmek4) (to pay attention to or obey: You should mind your parents' words/advice.) sözünü dinlemek3. interjection(be careful!: Mind! There's a car coming!) Dikkat et!- - minded- mindful
- mindless
- mindlessly
- mindlessness
- mindreader
- at/in the back of one's mind
- change one's mind
- be out of one's mind
- do you mind!
- have a good mind to
- have half a mind to
- have a mind to
- in one's mind's eye
- in one's right mind
- keep one's mind on
- know one's own mind
- make up one's mind
- mind one's own business
- never mind
- on one's mind
- put someone in mind of
- put in mind of
- speak one's mind
- take/keep one's mind off
- to my mind -
13 submit
v. sunmak, ibraz etmek, arzetmek, önermek, öne sürmek, boyun eğmek, itaat etmek, kendini adamak, teslim etmek* * *1. sun 2. teslim et* * *[səb'mit]past tense, past participle - submitted; verb1) (to yield to control or to a particular kind of treatment by another person etc: I refuse to submit to his control; The rebels were ordered to submit.) boyun eğmek2) (to offer (a plan, suggestion, proposal, entry etc): Competitors for the painting competition must submit their entries by Friday.) teslim etmek, sunmak•- submissive
- submissively
- submissiveness -
14 abide by
bağlı kalmak, uymak, tutmak* * *itaat et* * *past tense, past participle - abided to act according to; to be faithful to: They must abide by the rules of the game.) uymak, itaat etmek -
15 ქეგის მოხრა
f.kıvırmak, bükmek, eğmek, yola gelmek, itaat etmeki.boyun eğme, yola gelme, itaat etme -
16 gehorchen
gehorchen*vi söz dinlemek, itaat etmek;jdm nicht \gehorchen birinin sözünü dinlememek, birine itaat etmemek -
17 mutî
arapça مطيع itaat eden, boyun eğen. mutî olmak itaat etmek, boyun eğmek. -
18 слушать
несов.; сов. - послу́шать1) dinlemekслу́шать му́зыку — müzik dinlemek
(регуля́рно) слу́шать радиопереда́чи — radyo yayınlarını izlemek
слу́шаю Вас! (по телефону) — buyurun efendim
2) ( о враче) birinin göğsünü dinlemek3) тк. несов., юр. dinlemek; bakmakслу́шать свиде́телей — tanık dinlemek
4) тк. несов. ( присутствовать на лекциях) konferanslara devam etmekслу́шать изве́стных профессоро́в — ünlü profesörlerin verdiği konferanslara devam etmek
5) (следовать чьим-л. советам) dinlemekя ему́ говори́л, но он (меня́) не послу́шал — ona söyledim fakat dinletemedim
да и ска́жешь, никто́ не послу́шает — söylesen de kimseye dinletemezsin
6) разг. ( повиноваться) itaat etmek, söz dinlemek••(по)слу́шай, сыно́к,... — (bana) bak, oğlum,...
слу́шаю! — emredersiniz!
сигна́л "слу́шайте все!" — ti işareti
-
19 folgen
folgen ['fɔlgən]vikönnen Sie mir ( geistig) \folgen? beni anlıyor musunuz?dem [o auf den] Winter folgte ein nasses Frühjahr kışı yağmurlu bir bahar izledi;Fortsetzung folgt devamı var;wie folgt şöyle, aşağıdaki gibi4) ( gehorchen) itaat etmek, uymak;er folgte ihrem Rat öğüdüne uydu -
20 submit
boyun egmek, itaat etmek, iradesine teslim olmak; ileri sürmek, önermek, sunmak; arz etmek, sunmak; ibraz etmek, sunmak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
itaat etmek — söz dinlemek, boyun eğmek, verilen buyruğa uymak Küçük kız itaat etmezse dayak yiyeceğini anladı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
itaat — is., ti, Ar. iṭāˁat Söz dinleme, boyun eğme, buyruğa uyma Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller itaat etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
itâat — (A.) [ ﺖﻋﺎﻃا ] uyma, boyun eğme. ♦ itâat etmek uymak, boyun eğmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
İTAAT — Alınan emre uymak. Söz dinlemek. İnkıyad etmek. Boyun eğmek. Âmirin meşru emirlerini dinleyip ona göre hareket etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
serfürû etmek — 1. itaat etmek. 2. başını eğmek. 3. düşünceye dalmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
ram etmek — boyun eğdirmek, itaat ettirmek İlk defa huzuruna çıkan herhangi bir kadını derhâl sersemletiyor, iradesini elinden alıp kendine ram ediveriyordu. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
sumak — itaat etmek; bükülmek üzere sümek göndermek III, 248. 249 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
râm — (F.) [ مار ] itaat eden, boyun eğen. ♦ râm etmek boyun eğdirmek, itaat ettirmek. ♦ râm olmak boyun eğmek, itaat etmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
İSLÂM — (Selâm. dan) İtaat, inkıyad, bir şeye teslimiyet. Din. * Ist: Hz. Muhammed in (A.S.M.), Allah ın emriyle insanlara bildirdiği din. (İslâmlıkta, Allah a itaat etmek, Peygambere tâbi olmak ve din namına ne bildirilmişse, kalb ile dil ile tasdik ve… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
mutî — (A.) [ ﻊﻴﻄﻡ ] itaat eden, boyun eğen. ♦ mutî olmak itaat etmek, boyun eğmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
dinlemek — i 1) İşitmek için kulak vermek Konağın hesabını sen söylersin, ben de dinlerim. A. Ş. Hisar 2) Birinin sözünü, öğüdünü kabul edip gereğince davranmak Beni dinlersen bu işten vazgeç. 3) Kulakla veya dinleme aletiyle hastayı muayene etmek Doktor… … Çağatay Osmanlı Sözlük